Jean Paul Sartre-Bulantı (Günlük)


İlk başlarda bu kitabı okurken gerçekten çok zorlandım.Nitekim ilk defa günlük şeklinde bir kitap okuyorum.Yazar günlük şeklinde yazdığı için birbirinden bağımsız olaylar iç içe girmiş gibi görünüyor.Yani hemen okunarak bitirilecek bir kitap değil.Bazı yerlerde kitaptan kopmamak için birkaç kez okumam gerekti.Konu itibari ile de bir o kadar zor aslında.Yazar çeşitli olaylardan yola çıkarak Varoluşçuluk felsefesini bize anlatmaya çalışıyor.Karşılaştığı bazı olaylar hayata karşı bulantı hissi uyandırıyor yazarımızda.Ancak şunu da belirtmeliyim ki yazarın betimlemelerine hayran kaldım.Tasvirleri o kadar güçlü ki resmen Fransa'nın o sisli bulanık ve karanlık sokaklarında kendimi gezer olarak buldum.Çok ama çok gerçekçiydi.

Bir gün denize karşı taş sektiren çocukların yanına gidiyor yazarımız.Yerden taş alıp atıyor.Ancak taşın sadece cansız bir varlık olduğunu düşünüyor.Bu his onda bulantı uyandırıyor.Yani kendisi ve çevresindeki canlı varlıkların karşısında cansız bir madde görünce bulantı başlıyor.Yani cansız nereye gönderirseniz oraya gidecek bir taşın neye faydası var ki gibi düşünüp;kendi varolmasının amacına kafa yoruyor yazar.Varoluşunun ne kadar sıradan ve basit birşey olarak algılaması benim hoşuma gitmedi.Zaten Felsefeden pek anlamam:)Varoluşçuluk felsefesi de bana göre değil zaten:)


Antoine Requentin bizim baş karakterimiz kitapda.Bouville adlı bir şehire yerleşir ve burada Adhemar Rollebon'un hayatını yazmaya başlar.Hayatın sıradanlığından bahseder sık sık.Ayrıca yıllar önce aşık olduğu Anna ile tekrar karşılaşacak olması onu çok heyecandırmıştır.Bu arada Kitap kurdu adlı bir karakter vardır.Ara sıra karşılaşırız onunla.Bir ara yazarımız onunla tokalaşırken adamın elini bir solucana benzetir ve bulantı başlar.Yazar günlük hayat karşısında sık sık yaşar  bu bulantıları.Aslında kendi ruhunun derinliğine de sık sık yolculuk yapar yazarımız ve bir ara kendi vücudundan da tiksinmeye başlar.

İnsana bazı değerleri düşündürüyor aslında bu kitap.İlk başlarda belirttiğim gibi çok sıkılsamda ilerde zevk alarak okudum kitabı.Çok farklı bir konuya değiniyor.Hazmederek okumak gerekiyor.O yüzden elimde biraz süründü kitap.

Bizi ayıran şeyi o zaman anladım:benim hakkında düşündüklerim ona ulaşamıyordu:benimkisi tam romanlarda yapılan ruhsal çözümlemeydi.Ama onun ki,onun değer yargısı kılıç gibi içime işliyor,neden var olduğumu sormaya kalkıyordu.Haklıydı da,her zaman ben de kendi kendime düşünmüştüm bunu:var olmaya hakkım yoktu.Bir rastlantı eseri gelmişim dünyaya,varlığım bir taşın,bir bitkinin,bir mikrobun varlığından farksızdı.Yaşantım her alanda küçük mutluluklarla geçiyordu...

Yukarıda kitaptan bir alıntı yaptım.Bir nebze olsa yazarın felsefesi hakkında bilgi sahibi olmuşsunuzdur umarım.Bana bu yüzden Varoluşçuluk felsefesi ters geldi:)

Yorum Gönder

8 Yorumlar

  1. bak bu kitabı okudum biliyo musun.
    hatta kitabın içine, espri oldun diye, amanin kusacağım diye yazmıştımdı.
    zorlu kitap ama önemli işte.
    :)

    YanıtlaSil
  2. Şimdi okuyunca düşündüm ben bu kitabı okudummu ,okumadımmı? inan hatırlayamadım. Fakat hakkında çok şey okuduğumu biliyorum. Hani bazı kitaplar zorluyorya onlardan sanırım.

    YanıtlaSil
  3. zor ama güzel olanlardandır:)

    YanıtlaSil
  4. @deeptone
    Önemli olabilir ama beni gerçekten çok zorladı:)

    YanıtlaSil
  5. @Aslı Aslı
    İnsan zamanla unutuyor değil mi okuduklarını:)

    YanıtlaSil
  6. @kitap eylemcisi
    Doğru çok zor bir kitap.Betimlemeleri felan harika idi.Ama totalde çok da sevdiğimi söyleyemeyeceğim:)

    YanıtlaSil
  7. son yazdığım, zamanın efendisi, chatham, sakın kaçırma, hatta hemen oku.
    :)

    YanıtlaSil

Değerli Yorumlarınız İçin Çok Teşekkürler..